Friday, August 28, 2009

Sarah Jessica Parker



3 gun once New York'taki 4. ayimi doldurmus bulunmaktayim. Bu sure icerisinde basima gelen komik ve ilginc olaylari paylasma istegim giderek arttigi icin blog yazmaya karar verdim.

New York'ta dikkatimi ceken sey ilk sey eger turistseniz ve etrafa pozitif enerji yayiyorsaniz cafelerde, restoranlarda, magazalarda calisanlar mutlaka hosunuza gidecek bir seyler soyleyip gulumsemenize neden oluyorlar. Hem sakalasip hem de hos vakit gecirmis oluyorsunuz. Ben ilk baslarda sadece benim basima geliyor sandigim icin endiseleniyordum ama kuzenime sordugumda bunun normal oldugunu ogrenip rahatlamistim. Bunlar disinda bir de sokakta atilan laflar var ki, en cok onlar beni kahkahaya boguyor ama hic caktirmadan, somurtarak, duymamis gibi yaparak ilerliyorum. Malum ne olacagi belli olmaz burada :)

Henuz geleli 2 hafta olmamisti, 23. caddede west side'a dogru yururken sokakta ilk lafimi yedim: 'Heeeyyy, Sarah! Are you Sarah Jessica Parker from Sex&the Cityyyy?'... Ben bir yandan 'nasil yani?' diye dusunurken bir yandan da icimden kahkahalarla guldum, itiraf etmeliyim sehre daha yeni gelmisken boyle bir laf yemek hosuma gitmedi degil. O gun de sherlock holmes yagmurlugumu giymistim, gozumde de gozluk olunca belki biraz andiriyorum diye dusundum. Bunu sonra sadece yakin arkadaslarimla paylasmistim, ta ki dune kadar.

Dun birkac parca bir sey bakmaya Soho'ya gittim. Bilmeyenleriniz icin soylemek isterim, Soho turist kaynar ve haftasonlari biraz bunaltici olur, o nedenle haftaici, hele de sabahin korunde Istiklal Caddesi gibi insanin icini keyifle doldurur. Ben dun, sabah saatlerini kacirdigim icin ogleden sonra gitmek zorunda kaldim. Bu arada yine gozlugum gozumde, saclarim nemden kabarmis, dalgalanmis, aslan yelesi olmus halde, bir de bacaklarimi cubuk gibi gosteren kotum altimda yururken tam hizamda yuruyen bir kizin kafasini ileri uzatarak yuzume bakip gitmesi gercekten cok komikti. Allah allah dedim icimden, herhalde birisi sandi... ???

1 saat sonra Au Bon Pain'de, Soho'ya bakan camekanli kisimda corba icerken bizim yaslarimizda bir cocuk onumden gecti, gecerken bakti... bakti... bakti... kosede durdu, geri geldi, bu sefer hizli hizli yurudu ama bakamadi, ucuncu sefer gecerken tekrar bakinca kendimden suphelenmeye basladim... Tuvalete gidip yuzumde bir sey mi var diye aynaya baktim ama tek gordugum kabarmis saclarim oldu...

Daha sonra ayakkabi bakmak icin bir magazaya girdim, turistle doluydu, ben raflarda ayakkabi bakarken arkamda uzak dogulu iki kiz kikir kikir bir seyler konusmaya basladilar, fisildamaya basladilar, tam arkami dondum, bana gulumseyip sonra ikisi birden birbirlerine 'no' dediler ve gittiler :) Hahahaha... O zaman emin oldum, Sarah Jessica Parker'a benziyorum!

Guzel bir seymis, en azindan eglenceli... Belki bakarsiniz ilerde imza bile dagitmaya baslarim :)

Bu arada sokakta atilan laflarda diger 2 favorimi de aciklamak istiyorum: 'God bless you' bir tanesi, digeri de 'hey girl, are you studying too hard?' (elimde kitaplarla yuruyorken)... Bizim neigborhood cesitli insanlarla dolu oldugundan laflar havada ucusuyor zaten.

Simdilik benden haberler bu kadar. Bir sonraki yaziya kadar bakalim neler olacak!

Sevgiler,

No comments:

Post a Comment