Sunday, November 15, 2009

HER SEY MUMKUN!!!


Burasi ilginc bir sehir! Gercekten her sey mumkun... Insani hem gulduren, hem sasirtan, hem uzen, hem de himmm dedirten bir suru olay oluyor.

Mesela bir gece University Pl. ve 13. cadde kesisiminde bulunan Carnival'e gidip Carnival at Bowlmor Lanes, bar ortami beklerken Ankara'daki Dreamland vari bir yerde kendinizi cesitli oyunlar oynarken bulabilirsiniz. Hatta elinizde oyuncak bir hayvan veya gercek bir akvaryum baligiyla mekandan cikmis olabilirsiniz. Eeee, peki bir sonraki durakta plastik posette duran, henuz ismini koyamadigimiz baligi ne yapacagiz?

Ehh, burasi New York! Bir sonraki durak: 'Montumu veriyorum ama bir de baligim var, onu da musait bir yere koyabilir misiniz acaba, olmesin de!!!'... Hahahaha... Kiz cok tatliydi 'en azindan siz gelene kadar yasasin degil mi, ok, bana guvenebilirsiniz, ben bir anneyim' dedi... O sirada guluyordu, hahaha, hepimiz guluyorduk!

Nazli'nin baligi Lisa'yi iste Carnival'de evlat edindik :) Lisa cok tatli, minik, turuncu bir goldfish. Su an yasayip yasamadigini bilmiyorum ama en son konustugumuzda hala yasiyordu.

Emre'nin balon patlatma yarismasindan kazandigi, kendini ordek sanan, cingene pembesi 'Pinky' yi hic bir yere birakmak zorunda kalmadiysak da benim minik cantama sigamadigi icin cebimden kafasini uzatarak butun aksam ilgi cekmeyi basardi.

Ikinci komik bir olayi da gecen gun Melike'yle yasadik. West side'da Burger Joint'i aradik, taradik, 128 kere (abarti rakamim) olmasi gereken numaranin onunden gectik, gectik, tekrar gectik... Cok guzel bir bina var, kocaman, fakat aradigimiz salas hamburgerci yok??? Ama Zagat salas diyor, nerde ola ki? Kapidaki kalpakli amcaya soralim! ' Hi, is it 119?'... 'Yes'... Okeeyyyy... Let's go!

Himmm, Melike, burasi nedir? Onemli bir bina? Hamburgerciyi yikip bu binayi mi yapmislar sence? Hahaha... Neyse, iceri girince resepsiyonu gecip restorana dogru ilerledik ama olmasi gerekenden cok daha SIK'ti... 'Merhaba, yardimci olabilir miyim?'... 'Imm, bir yer ariyoruz ama dogru yer mi bilemedik'... 'Hamburgerciyi ariyorsaniz su kadife perdenin arkasinda'... Hah, evet... Perdenin mi arkasinda? Hakikaten perdenin arkasinda sira vardi ve ne bekledigimizi bilemeden bekledik... Bizim Kizilkayalar'dan hallice minik, ahsap duvarli bir odada lezzetli hamburgerleri yuvarladik. Ama o guzelim binanin icinde hamburger bufesi oldugunu dusunmek icin hakkaten medyum olmak gerekir. Sanirim Cem Yilmaz'in esprisi gibi ' bu hamburgerci burdaymis, binayi uzerine yapmislar' durumu vardi, hahaha... Bina bu arada Le Parker Meridien'mis... Otel yani... Ararsaniz diye :) LE PARKER MERIDIEN New York

Ucuncu bir olayi anlatmak istiyorum. Burdaki Turklerle ilgili... Bir gun Time Warner Center'in altinda hizli hizli fast food sushi yerken yanimiza bir Turk ikili oturdu. 'Turk alarmi' verip yemegimize devam ettik, fazla konusmadan hizla oradan uzaklasmakti amacimiz... Hahaha... Hahahaha... Hala guluyorum.... 'Gokceeee, seni Istanbul'a gittigimizde Borsa var yaa lokanta, oraya gotureyim de yemek yedireyim'... 'himmm, olur'... "Gokceeeee, Borsa'da cok guzel kebaplar var, yersing'... 'himm, bilmem, bu yanimizdaki cift de geldiklerinden beri hic konusmadilar"!!!... Hahahahaha.....

Biz koptuk tabi... Ama caktirmadik, hahaha... Neyse, devam ediyorum: "Gokceaaaa, ben var ya onlarin onundeki yemekten yemem, simdi ismini soylemiyim ama, neden yemem, cig cunku... INSANLAR ATESI BULDU ATESI, neden atesi buldular, cig yemeyelim diye!'... Hahahaha, huhahahaha... Icim gulememekten buklum buklum oldu, kizardim bozardim ama caktirmadim... Gulsem mi, kizsam mi, uzulsem mi? Bilemedim ki! Tatile de gelmemisler ki, anlasilan burada okuyorlar. Insan bir tadina bakar! Darwin'in Evrim Teorisinin birinci fazinda kalmis bir genc! Kiz zaten cocugun 'Gokceaaa' demesinden bikmisti, en azindan renk gelirdi belki 'bence denesen iyi olur' deseydim ama yapmadim, kacarak uzaklastik ordan :)

Devami yakinda!!!

Friday, August 28, 2009

Sarah Jessica Parker



3 gun once New York'taki 4. ayimi doldurmus bulunmaktayim. Bu sure icerisinde basima gelen komik ve ilginc olaylari paylasma istegim giderek arttigi icin blog yazmaya karar verdim.

New York'ta dikkatimi ceken sey ilk sey eger turistseniz ve etrafa pozitif enerji yayiyorsaniz cafelerde, restoranlarda, magazalarda calisanlar mutlaka hosunuza gidecek bir seyler soyleyip gulumsemenize neden oluyorlar. Hem sakalasip hem de hos vakit gecirmis oluyorsunuz. Ben ilk baslarda sadece benim basima geliyor sandigim icin endiseleniyordum ama kuzenime sordugumda bunun normal oldugunu ogrenip rahatlamistim. Bunlar disinda bir de sokakta atilan laflar var ki, en cok onlar beni kahkahaya boguyor ama hic caktirmadan, somurtarak, duymamis gibi yaparak ilerliyorum. Malum ne olacagi belli olmaz burada :)

Henuz geleli 2 hafta olmamisti, 23. caddede west side'a dogru yururken sokakta ilk lafimi yedim: 'Heeeyyy, Sarah! Are you Sarah Jessica Parker from Sex&the Cityyyy?'... Ben bir yandan 'nasil yani?' diye dusunurken bir yandan da icimden kahkahalarla guldum, itiraf etmeliyim sehre daha yeni gelmisken boyle bir laf yemek hosuma gitmedi degil. O gun de sherlock holmes yagmurlugumu giymistim, gozumde de gozluk olunca belki biraz andiriyorum diye dusundum. Bunu sonra sadece yakin arkadaslarimla paylasmistim, ta ki dune kadar.

Dun birkac parca bir sey bakmaya Soho'ya gittim. Bilmeyenleriniz icin soylemek isterim, Soho turist kaynar ve haftasonlari biraz bunaltici olur, o nedenle haftaici, hele de sabahin korunde Istiklal Caddesi gibi insanin icini keyifle doldurur. Ben dun, sabah saatlerini kacirdigim icin ogleden sonra gitmek zorunda kaldim. Bu arada yine gozlugum gozumde, saclarim nemden kabarmis, dalgalanmis, aslan yelesi olmus halde, bir de bacaklarimi cubuk gibi gosteren kotum altimda yururken tam hizamda yuruyen bir kizin kafasini ileri uzatarak yuzume bakip gitmesi gercekten cok komikti. Allah allah dedim icimden, herhalde birisi sandi... ???

1 saat sonra Au Bon Pain'de, Soho'ya bakan camekanli kisimda corba icerken bizim yaslarimizda bir cocuk onumden gecti, gecerken bakti... bakti... bakti... kosede durdu, geri geldi, bu sefer hizli hizli yurudu ama bakamadi, ucuncu sefer gecerken tekrar bakinca kendimden suphelenmeye basladim... Tuvalete gidip yuzumde bir sey mi var diye aynaya baktim ama tek gordugum kabarmis saclarim oldu...

Daha sonra ayakkabi bakmak icin bir magazaya girdim, turistle doluydu, ben raflarda ayakkabi bakarken arkamda uzak dogulu iki kiz kikir kikir bir seyler konusmaya basladilar, fisildamaya basladilar, tam arkami dondum, bana gulumseyip sonra ikisi birden birbirlerine 'no' dediler ve gittiler :) Hahahaha... O zaman emin oldum, Sarah Jessica Parker'a benziyorum!

Guzel bir seymis, en azindan eglenceli... Belki bakarsiniz ilerde imza bile dagitmaya baslarim :)

Bu arada sokakta atilan laflarda diger 2 favorimi de aciklamak istiyorum: 'God bless you' bir tanesi, digeri de 'hey girl, are you studying too hard?' (elimde kitaplarla yuruyorken)... Bizim neigborhood cesitli insanlarla dolu oldugundan laflar havada ucusuyor zaten.

Simdilik benden haberler bu kadar. Bir sonraki yaziya kadar bakalim neler olacak!

Sevgiler,